Marksist Diyalektik ve Sınıf Teorisi Haklı mı?
HEGEL DİYALEKTİĞİ
Hegel’in diyalektiği, çoğu kişinin sandığı gibi sadece “tez–antitez–sentez” değildir. Bu formül Hegel’e ait bile değildir. Hegel’in diyalektiği çok daha sistemli, derin ve ontolojik (varlıkla ilgili) bir süreçtir.
Aşağıda Hegel’in diyalektiğini şu başlıklarda ele alıyorum:
- Diyalektiğin Temeli: Tin ve Mutlak
- Diyalektiğin Mantıksal Yapısı
- Kavramın Gelişim Süreci: Varlık → Öz → Kavram
- Olumsuzlamanın Olumsuzlanması
- Aufhebung (Aşma, Koruyarak Yüceltme)
- Tarihsel ve Toplumsal Diyalektik
- Öz-Bilinç, Efendi–Köle Diyalektiği
- Tinin Fenomenolojisi’ndeki Diyalektik Hareketi
- Hegel’in Marx tarafından dönüştürülmesi
1. Diyalektiğin Temeli: Tin ve Mutlak
Hegel’e göre gerçekliğin özü Tin’dir (Geist).
Tin, kendini açan, kendi üzerine düşünen, kendini gerçekleştiren özgürlük ilkesidir.
Diyalektik bu nedenle sadece mantıksal bir yöntem değil, Varlığın kendisinin hareket tarzıdır.
Gerçeklik diyalektik bir süreçtir; diyalektik, dünyanın nasıl işlediğini açıklayan ilkedir.
Mutlak (Mutlak Tin), kendini açarak, yabancılaşarak, yeniden kendine dönerek kendi kendini gerçekleştiren bir süreçtir. Diyalektik, bu sürecin mantığıdır.
2. Diyalektiğin Mantıksal Yapısı
Hegel mantığında üçlü bir hareket vardır ama “tez–antitez–sentez” değil:
a) Soyut Olumsuzlama – (Moment I)
Bir şey kendi içinde çelişkilidir.
Örneğin: “Salt varlık” aslında hiçbir şey söylemez, o nedenle kendi zıddına, “hiçlik”e gider.
b) Olumsuz’un Olumsuzluğu – (Moment II)
Her şey kendi zıddını içerir.
Bu zıtlık, bir çatışma veya gerilim yaratır.
c) Olumlu Akılsallık – Aufhebung – (Moment III)
Bu çatışma yeni ve daha yüksek bir birliğe dönüşür; ama önceki iki momenti koruyarak aşar.
Buna Aufhebung denir:
- korur (eskiyi tamamen yok etmez)
- yüceltir (daha yüksek bir düzeye çıkarır)
- aşar (çelişkiyi çözer)
Diyalektik, bu aşma–koruma–yüceltme hareketidir.
3. Kavramın Gelişim Süreci: Varlık → Öz → Kavram
Hegel Mantık Bilimi’nde diyalektiği üç büyük aşamada açıklar:
1) Varlık (Sein)
Henüz belirlenimsiz olan, kendisi hakkında hiçbir şey söyleyemediğimiz saf varlık.
Saf varlık = Saf hiçlik
Çünkü belirlenim yoktur.
Bu çelişki hareket doğurur: Oluş (Werden).
2) Öz (Wesen)
Varlık artık kendini “görünüş” ve “öz” olarak fark eder.
Burada çelişkiler ortaya çıkar:
- öz – görünüş
- neden – sonuç
- bir – çok
- töz – özellikler
Diyalektik burada görünüşlerin ardındaki zorunlulukları açığa çıkarır.
3) Kavram (Begriff)
Öz artık kendini tam olarak kavrar.
Kavram, kendini belirleyen bir hareket haline gelir.
Bu aşama özgürlüğün mantıksal temelidir.
4. Olumsuzlamanın Olumsuzlanması
Bu, Hegel mantığının en çok yanlış anlaşılan noktasıdır.
- Bir şey kendi olumsuzunu üretir (birinci olumsuzlama).
- Bu olumsuz da olumsuzlanır ve süreç daha yüksek bir aşamada yeniden kurulur.
Örnek:
Varlık → Hiçlik → Oluş
• Varlık olumsuzlanır → hiçlik olur
• Hiçlik olumsuzlanır → oluş olur
Oluş hem varlığı hem hiçliği içerir ama onları aşar.
Bu ilerleyen bir spiraldir; döngü değil.
5. Aufhebung (Aşma–Koruma–Yüceltme)
Hegel’in diyalektiğinin kalbidir.
Aufheben sözcüğünün üç karşılığı vardır:
- ortadan kaldırmak
- korumak
- yüceltmek
Diyalektik ilerleyişte her aşama:
- önceki aşamayı çözer (olumsuzlar),
- içeriğini korur,
- onu daha yüksek bir formda yeniden kurar.
Bu nedenle Hegel’de tarih “ilerler.”
6. Tarihsel ve Toplumsal Diyalektik
Hegel için tarih, özgürlüğün açılımıdır.
Aşamalar:
- Doğu: yalnızca bir kişi özgürdür (despot)
- Yunan–Roma: bazıları özgürdür
- Modern dünya: herkes özgür olabilir
Toplumsal kurumlar—devlet, hukuk, aile, sivil toplum—bu diyalektik süreçte şekillenir.
Devlet Hegel’de zorba bir yapı değil, özgürlüğün somutlaşmış biçimidir.
7. Öz-Bilinç Diyalektiği: Efendi–Köle
Hegel’in ünlü Efendi–Köle diyalektiği, bilinçlerin karşılıklı tanınma arayışından doğar.
- Öz-bilinç kendini başka bir öz-bilinçte tanımaya çalışır.
- Bu tanınma mücadelesi çatışma üretir.
- Biri “efendi”, diğeri “köle” olur.
- Ama köle çalışarak dünyayı dönüştürür, kendini görür ve gerçek bilgiyi elde eder.
- Efendi köleye bağımlıdır; köle ise özgürleşme potansiyeli taşır.
- Sonunda bu çelişki daha yüksek bir tanınma formuna evrilir.
Bu, insan özgürlüğünün diyalektik gelişim modelidir.
8. Tinin Fenomenolojisi’nde Diyalektik
Tinin gelişimi şu aşamalardan geçer:
- Duyu-bilinç → algı → akıl
- Öz-bilinç → Efendi–Köle → Stoacılık → Kuşkuculuk → Mutsuz bilinç
- Akıl → toplumsal akıl → ahlak → etik yaşam (Sittlichkeit)
- Din → sanat → tin
- Mutlak Bilgi: tin kendi kendisini bilir.
Her aşama kendi çelişkisini doğurur ve yeni bir aşamaya yükselir.
9. Marx’ın Hegel Diyalektiğini Ters Çevirmesi
Marx der ki:
Hegel diyalektiği ayakları üzerinde değil, başı üzerindedir; biz onu ters çevirmeliyiz.
Yani Hegel’in idealist diyalektiğini alır, maddeye uygular.
Hegel için fikir maddeden önce gelir; Marx için madde (ekonomi, üretim) fikirden önce gelir.
Ama diyalektik mantık—çelişki, gelişim, olumsuzlama—Marx’ta da aynıdır.
NİETZSCHE’NİN HEGEL ELEŞTİRİSİ
(Hegelci diyalektiğe, tarihselliğe, akılcılığa ve ahlaka köklü bir karşı çıkış)
Nietzsche, Hegel’i üç ana noktada eleştirir:
- Teleoloji (amaçlı gelişim) ve sistem düşüncesi eleştirisi
- Diyalektik akılcılık ve çelişkinin yüceltilmesi eleştirisi
- Tarihsel ilerleme fikri ve “tinin olgunlaşması” eleştirisi
- Ahlakın (özellikle Hegelci etik yaşamın) eleştirisi
- Devlet yüceltisinin eleştirisi
- Efendi–köle diyalektiğinin “Hegelci sonuçlarına” itiraz
Aşağıda bunların hepsini detaylı bir biçimde açıklıyorum.
1. TELEOLOJİ ELEŞTİRİSİ
Hegel:
Tarih, Mutlak Tin’in kendi kendisini bilmesi yönünde ilerleyen zorunlu bir süreçtir.
Yani tarihin bir amacı, yönü ve rasyonel mantığı vardır.
Nietzsche:
Tarihte amaç, yön, bütünlük, rasyonellik yoktur. Bunların hepsi insan aklının icadıdır.
Nietzsche’ye göre:
“Dünya kaostur, bir amaç taşımaz.”
Bu Nietzsche’nin en temel ilkelerindendir.
Hegel’in bütün sistemi ise amaçlılık üzerine kuruludur.
Dolayısıyla Nietzsche’ye göre Hegel’in tarih felsefesi, hayatın kaotik, dağınık, güç-istenciyle dolu doğasını akılcı bir masala dönüştürür.
Nietzsche Hegel’in bu teleolojik dünya görüşünü “zayıflığın metafiziği” olarak görür:
- Kaosa dayanamadıkları için sistem arayan filozoflar
- Anlamsızlığa katlanamadığı için anlam icat eden insanlar
- Güçsüzlerin rahatlamak için kurduğu bir “evren planı”
2. DİYALEKTİK AKILCILIĞA ELEŞTİRİ
Nietzsche’nin en ünlü saldırılarından biri diyalektiğe yöneliktir (aslında doğrudan Hegel’e değil, Sokrates’e saldırır ama bu Hegel’i de içerir).
Hegel:
Üçlü hareket: çelişki → olumsuzlama → daha yüksek birlik.
Akıl çelişkiden gelişir.
Diyalektik, varlığın mantığıdır.
Nietzsche:
Diyalektiği zayıf insanların silahı olarak görür.
“Diyalektik, güçsüzlerin intikam aracıdır.”
(Twilight of the Idols)
Diyalektik, yaşamın güç, sezgi, kudret ve yaratıcı taşkınlık tarafını boğar:
- yaşamın aşırılıklarını mantığa indirger
- trajik çatışmayı “uzlaşma”ya zorlar
- güç istencini akılla bastırır
Nietzsche’ye göre gerçek yaşam çatışmayı ortadan kaldırmaz, onu yüceltir.
Hegel ise olumsuzlamanın olumsuzlamasıyla çatışmayı akıl içinde çözüme ulaştırır.
Nietzsche bunu “hayat karşıtı” bulur.
3. TARİHSEL İLERLEME FİKRİNE ELEŞTİRİ
Nietzsche, Tarihin Yaşam İçin Yararı ve Sakıncası (Unzeitgemässe Betrachtungen II) kitabında Hegelci tarih düşüncesine çok açık bir saldırı yapar:
Hegel:
Tarih ileriye doğru gelişir.
İnsanlık bilinç ve özgürlük düzeyini artırır.
Nietzsche:
Tarih ilerlemez; iyileşmez; hiçbir zorunlu gidiş yoktur.
İnsanlık bazen büyür, bazen küçülür; tümü rastlantısal güç ilişkileridir.
Nietzsche, Hegel’in tarih felsefesinin üç hata içerdiğini söyler:
- Hayatı tarih karşısında küçültmesi
- İnsanı kendi geçmişine bağımlı hale getirmesi
- Tarih bilinciyle insanın yaratıcı kudretini öldürmesi
Nietzsche’ye göre Hegelci tarih anlayışı “yoğun tarihçilik”tir ve insanı kendi yaratıcı arzusundan uzaklaştırır.
4. HEGELCİ AHLAKA VE “ETİK YAŞAM”A ELEŞTİRİ
Hegel, ahlakı “Sittlichkeit” yani etik yaşam içinde temellendirir.
Devlet, aile, toplum gibi kurumlar özgürlüğün gerçekleştiği yerlerdir.
Nietzsche:
Ahlak dediğimiz şey, güçsüzlerin güçlülere karşı icat ettiği bir intikam sistemidir.
- “Efendi ahlakı” güçlülerin yaratıcı değerleridir.
- “Köle ahlakı” ise zayıfların nefretinden doğar: acıma, eşitlik, alçakgönüllülük…
Nietzsche Hegel’in devlet, aile, toplum gibi kurumları özgürlüğün yeri değil, sürü ruhunun yükselişi olarak görür.
Hegel özgürlüğü devletle özdeşleştirir:
“Devlet Tanrının yeryüzündeki yürüyüşüdür.”
Nietzsche için bu kabul edilemez bir köle ahlakıdır.
5. HEGEL’İN DEVLET YÜCELTİSİNE ELEŞTİRİ
Nietzsche Hegelci devlet yüceltisini “modern putperestlik” olarak niteler:
“Devlet, en soğuk canavardır.”
(Thus Spoke Zarathustra)
Hegel devleti özgürlüğün doruk noktası olarak sunarken, Nietzsche için devlet yaratıcı bireyin mezarıdır.
Hegel:
- özgürlüğün kurumsal gerçekleşmesi = devlet
Nietzsche:
- devlet = sürünün güç istencini bireyin üzerine dayatması
Nietzsche’nin Zerdüşt’te devlet eleştirisi Hegel’e doğrudan yöneltilmiş oktur.
6. EFENDİ–KÖLE DİYALEKTİĞİNİN HEGEL’CI SONUCUNA ELEŞTİRİ
Nietzsche Hegel’in efendi–köle diyalektiğini biliyordu fakat onun vardığı sonuca tamamen karşıdır.
Hegel’in Sonucu:
Nietzsche’nin Eleştirisi:
Diyalektik sonunda karşılıklı tanınma, eşitlik, rasyonel özgürlük.
Nietzsche’ye göre efendi–köle gerilimi çözümsüz, uzlaşmaz ve yaratıcı bir gerilimdir.
Hegel ise bunu “akıl” içinde barıştırır.
Nietzsche bunu hayatın trajik doğasına ihanet sayar.
KISA ÖZET (Nietzsche’nin Hegel Eleştirisinin Essenz’i)
- Hegel: akılcı, sistemci, teleolojik, ilerlemeci
- Nietzsche: kaotik, sistem karşıtı, irrasyonel güç-istenci, anti-teleolojik
4. Diyalektik Mantığın Sınıf ve Tarih Analizindeki Sınırlılığı
- Marksist diyalektiğe göre, tarih sınıf mücadelesi üzerinden otomatik bir şekilde ilerler.
- Ama sınıf ve mülkiyet ilişkileri devlet ve güvenlik ihtiyacından türetilir,
- Çatışmalar sadece ekonomik değil, siyasi ve örgütsel süreçlerin ürünüdür,
- Dolayısıyla tarih, Marksist diyalektiğin gösterdiği gibi diyalektik mantıkla ilerlemez.
- Nietzsche’nin eleştirisi burada doğrudan geçerlidir:
- Diyalektik mantık, tarih ve sınıfların ortaya çıkışının karmaşıklığını basitleştirir,
- Sınıf ve devlet ilişkilerinin güç, güvenlik ve örgütlenme dinamiklerini göz ardı eder.
5. Sonuç: Alternatif Bir Tarih ve Sınıf Perspektifi
- Sınıflar, üretim ilişkilerinden değil, toplumlar arası karşılaşma ve güvenlik ihtiyaçlarından doğar.
- Devlet, bu süreçte örgütlenme ve güvenliği sağlamak için ortaya çıkar; üretim araçları ve mülkiyet kontrolü sonradan meşrulaştırılır.
- Tarih, Marksist diyalektiğin öngördüğü “otomatik sınıf çatışması” değil, organik, çok boyutlu ve güç temelli süreçlerin bir toplamıdır.
- Diyalektik mantık, tarih ve sınıfları kuramsal bir mantığa sıkıştırır; oysa tarih ve sınıflar karmaşık, çok boyutlu ve sosyal bağlamlıdır.