Liberter Sosyal Demokrat

Hem Liberter, Hem Sosyal Adaletçi!

Liberter Sosyal Demokrat

Hem Liberter, Hem Sosyal Adaletçi!

FelsefeUncategorized

🇹🇷 Mustafa Kemal’in Yolundan ve Onun Devrim Anlayışıyla

Bizler, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim anlayışını bir dönemin değil, bir düşünce biçiminin mirası olarak görüyoruz.
Onun mücadelesi, yalnızca bir kurtuluş savaşı değil; halkın kendi kaderini eline alma iradesidir.
Bugün bu miras, çağımızın özgürlük, adalet ve katılım mücadelesinde yeniden anlam bulmaktadır.


1. Devrim, Bir Kere Yapılıp Biten Değildir

Mustafa Kemal için devrim, sadece iktidarı değiştirmek değil, zihniyeti dönüştürmektir.
O, “Devrim, mevcut düzenin bütün kurumlarıyla yıkılıp yerine yenisinin kurulmasıdır.” derken
yalnızca siyasal bir değişimi değil, toplumun düşünme biçimini hedefliyordu.

Bugün biz de aynı anlayışla,
toplumsal dönüşümü sürekli bir süreç, halkın iradesiyle ilerleyen bir yenilenme olarak görüyoruz.
Devrim, halkın olgunlaşmasıyla, haklarını adım adım kazanmasıyla büyür.
Bir kere yapılmaz; her kuşakta yeniden yapılır.


2. Ulusal Egemenlikten Halk Egemenliğine

Atatürk’ün “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” sözü,
devletin değil, toplumun merkezde olduğu bir siyasal felsefenin ifadesidir.

Bugün bu anlayışı bir adım ileri taşıyoruz:
Egemenlik yalnız sandıkta değil, hayatın her alanında halkın katılımıyla anlam kazanmalıdır.
Yerel yönetimlerde, sendikalarda, üniversitelerde, dijital alanda…
Her yurttaş, kendi yaşamını ve ülkesini yönlendirme hakkına sahiptir.

Bu, Atatürk’ün açtığı akıl, bilim ve halk egemenliği yolunun 21. yüzyıldaki devamıdır.


3. Akıl, Bilim ve Özgürlükle Donanmış Toplum

Atatürk devrimleri, dogmalara değil, aklın ve bilimin rehberliğine dayanır.
O, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” diyerek, her kuşağa
özgür düşünmeyi, sorgulamayı, öğrenmeyi öğretmiştir.

Biz bu mirası çağımıza taşırken,
bilimi yalnız teknolojik ilerleme değil, özgürlüğün temeli olarak görürüz.
Gerçek aydınlanma, yalnız okullarda değil; düşüncede, ekonomide, siyasette, sanatta olmalıdır.

Bilim, özgürleştirir; özgürlük, bilimi çoğaltır.
Bu iki güç birleştiğinde, toplum kendi kaderinin efendisi olur.


4. Halkçılık, Adalet ve Dayanışma

Mustafa Kemal’in halkçılığı, kuru bir popülizm değil;
emekçinin, köylünün, zanaatkârın ve üreticinin onurunu koruyan bir adalet anlayışıdır.

Bugün bu halkçılığı,
piyasanın dinamizmini koruyarak ama eşit fırsatlar ve toplumsal dayanışma ile güçlendirmek zorundayız.
Devlet, zenginleri değil, çalışanları korumalıdır.
Hiç kimse emeğiyle yaşarken aşağılanmamalı, dışlanmamalıdır.

Bizim halkçılığımız, adil piyasa, güçlü emek, ortak refah temelleri üzerinde yükselir.


5. Tam Bağımsızlık: Ekonomik, Kültürel ve Bilişsel

Atatürk için bağımsızlık yalnız siyasi değil, ekonomik ve kültürel bir ilke idi.
“Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.” derken,
bugünün küresel dünyasında hâlâ geçerli bir uyarı yapmıştır.

Biz, ulusal ekonomiyi kapatmak değil,
özgür ve üretken bir toplumu dışa bağımlılıktan kurtarmak istiyoruz.
Teknolojide, enerjide, gıdada, fikirde bağımsızlık —
yani öz-yeterli, özgür bir toplum.

Bu bağımsızlık, dış dünyaya düşmanlık değil; eşitler arasında dostluk demektir.


6. Geleceğe Doğru: Liberter Bir Aydınlanma

Atatürk’ün devrimci mirasını taşımak, onu kutsamak değil, yeniden üretmektir.
Biz, Mustafa Kemal’in yolundan gidiyoruz; ama onun başladığı yerde durmuyoruz.
O, dogmaya karşı bir devrim yaptı — biz de aynı cesaretle yeni çağın dogmalarına karşı devrimci olacağız.

Bugün bizim devrim anlayışımız:
Özgürlükçü, katılımcı, piyasa dostu ama adil;
yani liberter bir sosyal demokrasi inşa etmektir.

Atatürk’ün aydınlanma ateşini, çağdaş bir özgürlük devrimine dönüştüreceğiz.
Hakları ala ala, eşitliği büyüte büyüte,
Türkiye’yi yeniden halkın, aklın ve özgürlüğün ülkesi yapacağız.


“Devrim, bir zihniyet meselesidir.
Mustafa Kemal’in yolundan yürümek,
onun devrimci cesaretini bugünün dünyasında yeniden üretmektir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir